SOSYAL MEDYA VE
İNSAN
Zihin
soru sordukça küstahlaşabiliyor. Özelliklede sorularına cevaplar bulduğunu
düşündüğü zamanlarda doğru rasyonelliğini kaybedebiliyor. Bazen bunu yaşıyorum
ve her bulduğum cevabın bir sonraki soru olduğuna kendimi inandırdığım zaman
zihnim berraklaşıyor.
Beni
sosyal medya ve insan ilişkisini incelemeye iten durum kendi yaşamımdı aslında.
Daha doğrusu sosyal medya kullanımım. Neden içtiğim kahveyi; okuduğum kitabı,
gittiğim yeri, sevdiğim fotoğrafı paylaşma ihtiyacı duyuyorum? Neden insanlara burada
olduğuma ikna etmeliyim?
Anladım
ki paylaşmak, anlaşılmak duygusu, beğenilme isteği yaşamım için gerekli
fizyolojik ihtiyaçlarım kadar gerekli. Hayatta anlaşılabildiğimiz kadar anlamlı
olduğumuzu düşünüyorum. Benliğimizi oluşturan sosyal bağlara ait olma duygusu
bizi paylaşım yapmaya yönlendiriyor.
Geriye
kendime sormam gereken bir başka soru kalıyordu. Gerçekten sosyal medyadaki
kişi gerçek ben miydim? Ve gördüm ki bazen istemediğim halde onaylamadığım
düşünce, duygu veya kişiler ile etkileşimde bulunuyorum. Bu davranışımı
değiştirmek biraz zaman aldı. Mesela aynı ortamı paylaştığın kişinin saçma bir
tweetini beğenmek gibi
Sonrasında
arkadaşlarımı ve karşıma çıkan insanların sosyal medya kullanımını incelemeye
başladım. Gerçekte kaçı olduğu gibiydi? Birçoğunun derin bir yalnızlık içinde
olduğunu hissettim.
Neden birbirimize hiç olmadığı kadar yakın
olabilme fırsatını veren teknoloji, bizi birbirimizden bu kadar uzaklaştırmıştı? Gerçekten kaçımız
birbirimizle konuşuyoruz?
Sosyal
medya kelime anlamı olarak kişilerin paylaşım yaptığı “iletişim ortamı” ve
“iletişim araçları” olarak tanımlanıyor. Verilere göre sosyal medyada paylaşım
yapan kişi sayısı gün geçtikçe artıyor.
We Are Social 2020 2.Çeyrek raporuna göre İnternet, sosyal medya ve
mobil kullanıcı istatistiklerine göre 3.81 milyar sosyal medya kullanıcısı,
dünya nüfusunun %49’unu oluşturuyor.
Sosyal
medya verilerine göre 2020 itibariyle 3.8 milyar sosyal medya kullanıcısı var.
Twitter’ın resmi blogunda paylaştığı verilere göre dünyada her saniye 5 bin 700
tweet atılıyor. Bu da günde toplamda 500 milyon tweete denk geliyor.
Instagram’da bugüne kadar 50 milyardan fazla fotoğraf yayınlanmıştır. Her gün
100 milyondan fazla gönderi oluşturulmaktadır. Instagram günde 5 Milyardan
fazla beğeni toplamaktadır. Günlük olarak Facebook’u ziyaret eden kullanıcı
sayısı 1.47 milyar kişidir. Aktif günlük kullanıcıların %51’i Facebook’u gün
içerisinde birkaç kez ziyaret ediyor. Kullanıcıların “Facebook”ta geçirdiği ortalama
süre 30 dakikadır. Her gün ortalama 350 milyon fotoğraf yüklenmektedir. Facebook’ta
her dakika yapılan beğeni sayısı 4 milyondur. Bu veriler sadece en popüler 3
sosyal medya kullanımı verileri olduğunu düşünürsek hayatımızın sosyal medya
ağlarının gündelik hayatımız üzerinde büyük bir etkisi olduğunu söyleyebiliriz.
Sosyal
medya şirketlerinin mali varlıkları bu gün çoğu devletin gayri safi milli
hasılatından çok daha fazla olduğu biliniyor. Peki, nasıl oluyor da bu kadar
çok para kazanabiliyorlar?
Sosyal medya şirketleri kullanıcı verilerini
anlık olarak açık artırmada en yüksek teklifi veren şirkete satarak milyarlarca
dolar büyüklüğünde mali gelire ulaşıyorlar. Bir çoğumuzun mahrem bilgileri
satılarak kar elde ediliyor.
Oluşturulan sosyal medya algoritmaları
sayesinde sosyal medyada geçirdiğimiz zaman boyunca elde edilen veriler ( kaç
dakika boyunca ekranda kaldığımız, neleri beğendiğimiz, neleri sevdiğimiz,
nelerden nefret ettiğimiz, kimleri takip ettiğimiz.) kullanılarak uygulamada
maksimum vakit geçirebileceğimiz şekilde veri sunulmasıyla kullanıcıdan daha
çok veri toplanılması sağlanılıyor. Burada kısır bir döngü oluşmuş oluyor.
Vakit geçirdiğimiz kadar elde edilen veri, uygulamada daha fazla zaman
geçireceğimiz şekilde kullanılıyor. Daha çok veri demek daha çok para demek.
Temelde geçmiş geleceğin aynasıdır fikrine dayalı olarak , sosyal medya
şirketlerine birer kimlik sunmuş oluyoruz.
Kişinin tercihleri sonucu oluşan bu alanın
yapılan çalışmalara göre toplumda kutuplaşmaya neden olduğu anlaşılmıştır.
Hatta yerel seçimlerde kararsız seçmenlerin tespit edilip onların fikirlerinin
değiştirildiğine dair deliller 2016 ABD seçimlerinde rastlanılmıştır.
Bunun sonucunda insanlar, sadece
kendi beğendikleri insan ve görüşlerden oluşan yankı odaları oluşturmaya
başladı. Bu durum, zaten farklı nedenlerle var olan siyasi kutuplaşmaları
keskinleştirdi ve karşıt görüşle ya da rakip doğruyla karşılaşma olasılığını
düşürdü. Daha ötesi insanlar, sosyal medyada özgürce yazdığı için hakikatler
kadar yalanlar da özgürleşmiş ve bir bilgi kirliliği oluşmuştu. Taciz, hakaret
ve sahtekarlık da cabası.”
Bir diğer konu işe kişinin benliğinin
yansıması olan sosyal medya kimliği ile kişinin gündelik hayatının arasında
oluşan uçurumun kişiyi mutsuz etmesi.
Birçok kişi hayatlarında
gölgelenmiş kimlik ile yaşıyor. Sosyal medya ise kişiye tercih ettiği isim ve
fotoğraf altında istediğini söyleyebilme fırsatı veriyor. Bir yandan gündelik
hayatta istediğimizi tam olarak söyleyemiyorken diğer yandan kendini ifade
edebilme gücü bizi somut hayatımızdan sanal hayatımıza doğru uzaklaştırıyor. Birinde
güçlüyken diğerinde bizden daha güçlü olduğunu düşündüğümüz kavramların
gölgesinde hayatı geçirmemize neden oluyor. Sosyal medyada kullanabildiğimiz
güç bize gündelik hayatta sorunlardan kaçma fırsatı veriyor. Sorunlardan
kaçtıkça sorun büyüyor ve bazen taşıyamıyoruz ve altında eziliyoruz.
Beğenilme duygusu için bugün hayatında ne
kadar değer varsa aşağılayabilecek kişiler yetişiyor. Kavramların içi
boşaltılıyor. Bugün teknolojinin hızlandığı yıllarda doğan ben birçok kavrama
yabancı olabiliyorum.
Hayat o kadar hızlı yaşıyoruz ki
gerçekten kaçımız yaşadığımızı hissediyoruz? Gerçekten kaçımız yaşamın ne
olduğunu anlayabiliyoruz?
Bir iki el hareketiyle elimizin altından geçen hayatların kaçı gerçek?
Sosyal medyayı zararsız bir yer haline nasıl getirebiliriz? Neler yapmalı/yapmamalıyız?
Sosyal medyanın kendi dinamikleri olduğu ve insanların, bu dinamikler
içinde oyunculuk sergilemesi fikrine katılıyorum.( Mükemmel bir anlatı.)
Özgürlük konusunu bence ayrı
konuşmamız gereken bir konu olduğu için tekrardan yazmak istemedim. Eğer
istersen başka bir zaman konuşabiliriz.
Bana zaman ayırdığın için
teşekkür ederim. Eğer seni bu yoğun tempo içerisinde yoruyorsam lütfen söyle.
( Gecikme için özür dilerim.)